iznik'te meşhur adapazarı köftesinin ne işi var, bizim o köftecide ne işimiz var kısmına pek girmek istemiyorum aslında. ama bayramda köftecim imren kapalıydı diyeyim sadece. ne yani o kadar yol gidip de köfte yemeden mi gelecektik..
imrenin kapalı olmasıyla suratım asılmıştı.. çarşıya yakın sokak arasındaki bu köftecinin önünde durduğumuzda da o keyifsizlik pek kıpırdamadı işin doğrusu.. ancak yapacak bişi de yoktu, köfte yenecekti. bizim gibi motorcu, uzun boylu bir gençti köfteci de.. elbette motor muhabbeti de yapılacaktı, yapıldı..
imren keyifsizliğim biraz geçsin diye önden bir ezogelin istedim ben.. (nasıl bi mantıksa o artık..) lakin çorbanın pek bi etkisi olmadı, çorba tavuksuyu değilse fazla sulu olmamalı bence..
ardından gelen tabaklar önce çorbayı unutturdu, sonra da imrenin kapalı oluşunu.. ıslama köfte kulağa hoş gelmiyor, evet ama allahtan köftelerde değil ekmeklerde söz konusu bu durum.. ıslanıp ızgarada kızaran (nispeten) ekmekler de gayet lezizdi. bir tek insan biberler gibi soğanları da közde istiyor bu tabakta..
günün sonunda köftenin lezzetinden ve tabağın doyuruluğundan memnunduk. son güzel havaların keyfi kapı önünde içilen iyi yolculuklar çayıyla da çıkmıştı. fiyatlara gelince. seyahat etmeninbu tarafını özellikle seviyorum, büyükşehirde alıştığımız fiyatlar gerçekten şaşırtıcı.. bir çorba, iki porsiyon köfte, iki ayran ve yoğurt toplan 15 lira tutmuştu.. tek kişilik hesap istanbulda..
afiyet olsun..